Пропускане към основното съдържание

Публикации

Показват се публикации от юли, 2018

EĞRİDERE’NİN ÇİFTE MİNARELİ ÇARŞI CAMİSİ

“ Otuz ev ki, hepsi birer Türk süsü Ortasında çürük mürük köprüsü Bir de eğri büğrü minare İşte sana Eğridere” Şair Ömer Osman Erendoruk’un Türkçeleştirilerek Eğridereli İsmail Cambazov Hocanın naklettiği bu mısralar, Rodopların güzel yerleşim yerlerinden biri olan Eğridere’yi tarif etmektedir. Bu sözleri söyleyenin ise belirli bir dönemde Eğridere’de bulunmuş bir Rus olduğu nakledilmektedir. Geçmişi çok eskilere uzanan Eğridere (Bulgarca Ardino) bir Türk yöresidir. Oradaki Türk nüfusunun tarihi Osmanlı döneminin ilk asırlarına uzanmaktadır. Uzun zaman bir köy olarak varlığını sürdüren Eğridere, Balkan Savaşlarına kadar Osmanlı idaresinde bulunmuştur. XIX. asrın sonlarına doğru Edirne Vilayetine bağlı Gümülcine Sancağının 70 civarında köyünün kaza merkezi olmuş ve Balkan Savaşları sonucu Bulgar idaresine geçmiştir. Bulgaristan sınırları dahilinde kaza merkezi olmaya devam ederek Kırcali’ye bağlanmıştır. 1960 yılında kasaba olarak ilân edilmiş, bugün ise yörenin bele
K IRCAALİ MERKEZ CAMİSİ Resim: www.grandmufti.bg “Ey Kırcali, güzel şehir Dilber şehir, can şehir Onbeşinde bir kız gibi Uykusuz duran şehir” Merhûm Osman Aziz’in mısralarında bu sözlerle betimlenen, Rodoplara nâzır bir şekilde Arda’nın sularıyla yıkanan Kırcaali şehri, adım adım gelişerek Bulgaristan Türklerinin önemli merkezlerinden biri hâline gelmiştir. Kırcaali yöresinin tarihi Bizans’a, hatta oradan öte Traklara kadar uzanmaktadır. Ancak bugünkü Kırcaali şehri, bir Türk köyü olarak kurulmuştur. Osmanlı fetihleri sonucunda Türkleşen bölgede 15. asırda kurulduğu anlaşılmaktadır. Şehre bugünkü ismini veren Kırca Ali’nin merkeze yakın bir yerde bulunan mezarı etrafında kurulduğu varsayılmaktadır. Zamanla gelişip serpilen yerleşim yeri Hasköy’ün pazar yeri sahibi küçük bir köyü olarak varlığını sürdürmüştür. Kırcaali’nin gelişmesi 1885 yılında kaza merkezi hâline gelmesinden itibarendir. Kâhir ekseriyeti Türklerden oluşan şehir, 1913 yılına kadar Osmanlı toprakları

LİVERPOOL’DA DÖRT GÜN ÜÇ GECE

Yolculuk, yepyeni bir dünyaya gözlerinizi ve zihninizi açar. Aynı zamanda diğer insanların gözünden ve bakış açısından dünyayı görmemizi sağlar. En önemlisi de diğer kültürlere ve insanlarla tanışıklığımızı artırır. Bu düşünceyle Nisan sonu ve Mayıs başında İngiltere’ye kısa bir seyahatim oldu. Amacım Liverpool (Livırpul) şehrini gezip görmekti. Bu yolculuk benim için pek çok yeniliklerle tanışma vesilesiydi. Batı’ya ilk yolculuğumdu… Seyahatim uçakla olduğu için ilk kez uçağa binip bulutlara karıştım. Uçakla seyahat bambaşka bir duygu. Trenle kıyasladığımızda ikisinin de ayrı güzellikleri var, ama uçağın heyecanı başka. Bulutların arasından yeryüzünü seyretmek bir hayli heyecan verici ve düşündürücü oluyor. Nisan ayının son Cumartesi günü Sofya’dan bindiğimiz uçakla doğrudan Liverpool’a uçuyoruz. Derin düşüncelere dalıyorum… Gelmiştik bile! Üç buçuk saat nedir ki?! Liverpool Kuzeybatı İngiltere’de bulunan bir liman şehri. Mursey (Mırsi) Nehrinin İrlanda Denizine döküldüğü

HELÂLE DAİR TARİHİMİZDEN BİR YAPRAK

Sofya’daki Millî Kütüphanenin Şarkiyat Şubesindeki milyonlarca Osmanlıca yazılı belge ve kitabın tozlu sayfaları arasında dolaşırken 1920 senesinde Sofya’da yayınlanan Çiftçi Bilgisi adlı gazetede neşredilen bir başlık dikkatimi çekti. “ASKERLERE RAMAZAN VE BAYRAM TATİLLERİ”. Kısa olduğu için hemen not alıp yazıyı bazı kelimelerini açıklayarak sizlerle paylaşmak istedim: “Başmüftülük makâm-ı âlîsinin teşebbüs ve talebi üzerine Harbiye Nezâretinden (Savunma Bakanlığından) 19 Mayıs 1920 tarih 3992 numru ile umûm fırka kumandanlıklarına gönderilen tamimde (genelgede) Müslüman askere asla hınzır (domuz) eti ve yağı ile yapılmış et’ime (yiyecek) verilmeyerek, bu gibi yemek yapılan mahallerde (yerlerde) bulunan İslâm askerlerine ayrıca münâsip yemek yapılması ve Ramazan-ı şerif ibtidâsından (başından) bayrama kadar, bir ay müddet askerlerin gurûbtan (gün batımından) iki saat sonra camilerde olacak ibadete, teravihe gönderilmesi ve bayramda münâsip mezuniyet (izin) verilmesi emr ü iş‘

Далеч от харама и по-близо до хеляла

Религиозното понятие „хелял” е антоним на „харам”, т.е. по смисъл е противоположното на онова, чието извършване е грях. Извършването на   хелял е позволено, не е грях, но за него няма и възнаграждение. Обаче ако хелялът се извършва и отбягва в израз на отдаденост към Аллах, това деяние може и да бъде възнаградено. Това понятие е една от религиозните категории, които обхващат всички деяния на човека и се наричат еф‘ал-и мукеллефин (деянията на вменяемите мюсюлмани). Кое е хелял научаваме от известията на Аллах Теаля и Неговия Пратеник (с.а.с.). Хелялът обхваща всички сфери на живота ни. Но заедно с хеляла винаги съществува и харамът. А целта на това е да бъде изпитан човекът. За успешното издържане на този зрелостен изпит в Корана и хадисите е разяснено що е хелял и харам. Човек, който послуша тези източници, внимава по отношение на хеляла и харама в съотвествие със зрелостта си, а според съобразяването му с това се повишава богобоязливостта му, усъвършенства се и скъсвайки ок