“Otuz ev ki,
hepsi birer Türk süsü
Ortasında çürük
mürük köprüsü
Bir de eğri
büğrü minare
İşte sana
Eğridere”
Şair Ömer Osman Erendoruk’un Türkçeleştirilerek Eğridereli İsmail Cambazov
Hocanın naklettiği bu mısralar, Rodopların güzel yerleşim yerlerinden biri olan
Eğridere’yi tarif etmektedir. Bu sözleri söyleyenin ise belirli bir dönemde Eğridere’de
bulunmuş bir Rus olduğu nakledilmektedir.
Geçmişi çok eskilere uzanan Eğridere (Bulgarca Ardino) bir Türk yöresidir. Oradaki
Türk nüfusunun tarihi Osmanlı döneminin ilk asırlarına uzanmaktadır. Uzun zaman
bir köy olarak varlığını sürdüren Eğridere, Balkan Savaşlarına kadar Osmanlı
idaresinde bulunmuştur. XIX. asrın sonlarına doğru Edirne Vilayetine bağlı
Gümülcine Sancağının 70 civarında köyünün kaza merkezi olmuş ve Balkan Savaşları
sonucu Bulgar idaresine geçmiştir. Bulgaristan sınırları dahilinde kaza merkezi
olmaya devam ederek Kırcali’ye bağlanmıştır. 1960 yılında kasaba olarak ilân edilmiş,
bugün ise yörenin belediye merkezlerinden biridir.
1847 yılında Bulgaristan topraklarını ziyareti esnasında Eğridere’den geçen
Fransız bilim adamı Auguste Viquesnel, kasabanın merkezindeki cami ile
etrafındaki han ve boyacı odalarından bahsetmiştir. Bu mimarî eserlere ilâveten
Osmanlı kayıtlarında medrese, mektep ve hamamdan da söz edilmektedir. Anlaşılan,
Arda Nehrinin kollarından biri olup kasabayı ikiye bölen Eğri Derenin
şekillendirdiği yerleşim yerinin merkezinde konumlanan cami etrafında bir
külliye meydana getirilmiş, ancak zamanla bunların bir kısmı yıkılmıştır.
Bugüne kadar ayakta kalabilen Çarşı Camisinin kuruluşu ile ilgili elimizde
kesin bilgi bulunmamakla birlikte, taşıdığı mimarî özellikler sebebiyle bazı araştırmacılar
caminin kuruluşunu XVI. asra, hatta bir asır öncesine kadar götürmektedir.
Bununla birlikte caminin girişinde bulunan Osmanlıca tamir kitabesinden caminin
yıkılmaya yüz tutması sebebiyle
1211/1796-1797 yılında onarım görerek yenilendiği anlaşılmaktadır. Abdülgafûr
isimli bir kimse tarafından yazılan ve bazı yerleri artık zor okunan kitabede
şunlar yazılıdır:
Eyledikte meyl rükûa bu saâdet menbaı başlandı kuruldu bu
lâmi(?)
Kasd-ı tahsîl-i rızâullâh ile ehl-i sücûd gayret edip
yaptılar bu secdegâh-ı sâtıı
Çıktı bir sâcid(?) dedi tarihini Abdülgafûr kıldılar tecdîd
ile ra‘nâ vü zîbâ câmi
Bunun haricinde caminin 1976 yılında restore edildiği ve 2000 yılında ciddî
bir tamirat geçirdiği de bilinmektedir.
Cemaatin bir araya gelip huzur içerisinde ibadet ettikleri caminin harim
kısmı yaklaşık 12 x 14,50 metreden oluşan diktörtgen planlıdır. Caminin harimi
içindeki sütunlarla üçe taksim edilmiş, harimden itibaren de iç duvarla bölünerek
bilâhire son cemaat mahalli ve odalar ilâve edilmiştir. Kırma çatılı olan
caminin ortasında kaideleri taş olan dört ahşap sütun üzerine oturan iç kubbe
bulunmaktadır. Tavanın diğer kısmı ise düz ve ahşaptır. Caminin tavanı ve
duvarları 1976 yılında tarz-ı kadim üzere bitkisel motiflerle nakşedilmiştir.
İç kubbe ise yerli bir resim öğretmeni tarafından aslına uygun olarak çiçek
motifleriyle tezyin edilmiştir.
Benzeri pek az bulunan mihrabının üst kısmı barok etkisiyle çerçeve içine
yerleştirilmiş mukarnaslarla süslenmiş olup yine o kısmında aşağıya sarkan akan
damlayı andıran iki figür bulunmaktadır. Mihrabın sağ tarafında sade ahşap
yapılı minber yer almaktadır, solunda ise duvara işlenmiş kürsü bulunmaktadır.
Kürsüye alt pencereden girilen bir geçitten çıkılmaktadır.
Caminin arka kısmında bulunan kadın mahfili birbirine kemerlerle bağlı iki
sütun üzerine kurulmuştur. Mahfile son cemaat mahallinden çıkılmaktadır. Ahşap
korkuluğu bulunan mahfilin orta ön kısmında alttaki sütunların bir anlamda
devamı olan iki sütun arasında bulunan ahşap balkonlu çıkıntısı vardır.
Caminin pencereleri iki sıraya yerleştirilmiş olup 33 adettir. Sağ duvarın
alt sırasında yer alan 6 ve kıble duvarında mihrabın üstünde bulunan 1 pencere ufak
ve yuvarlaktır. Sol duvarın alt kısmı ve bütün üst sıradakiler ise büyük ve
üstleri mukavves olarak yapılmıştır. Ayrıca harim ile son cemaat mahallini
ayıran duvarda iç kapının iki tarafında biri kapalı olan ikişer iç pencere
bulunmaktadır.
Cami, ülkemizdeki sayıları az olan çifte minareli mabetlerdendir. Biri 21,
diğeri de 25 metre olan minarelerin yapımı ilginçtir. Tek şerefeli olan asıl
minare çatıyı yararak göğe doğru uzanmaktadır, diğeri ise sonradan ilâve
edilmiş olup iki şerefelidir.
Beş vakit ibadete açık olan caminin etrafında eskiden mektep olarak
kullanılan mekânda günümüzde kütüphane bulunmaktadır. Ayrıca birkaç seneden
beri yeniden ihya edilen Eğridere Müftü Vekilliğinin makamı da oradadır.
Salih Deliorman
Коментари
Публикуване на коментар