Sofya’daki Millî Kütüphanenin Şarkiyat Şubesindeki milyonlarca Osmanlıca
yazılı belge ve kitabın tozlu sayfaları arasında dolaşırken 1920 senesinde
Sofya’da yayınlanan Çiftçi Bilgisi adlı gazetede neşredilen bir başlık
dikkatimi çekti. “ASKERLERE RAMAZAN VE BAYRAM TATİLLERİ”. Kısa olduğu için
hemen not alıp yazıyı bazı kelimelerini açıklayarak sizlerle paylaşmak istedim:
“Başmüftülük makâm-ı âlîsinin teşebbüs ve talebi üzerine
Harbiye Nezâretinden (Savunma Bakanlığından) 19 Mayıs 1920 tarih 3992 numru ile
umûm fırka kumandanlıklarına gönderilen tamimde (genelgede) Müslüman askere
asla hınzır (domuz) eti ve yağı ile yapılmış et’ime (yiyecek) verilmeyerek, bu
gibi yemek yapılan mahallerde (yerlerde) bulunan İslâm askerlerine ayrıca
münâsip yemek yapılması ve Ramazan-ı şerif ibtidâsından (başından) bayrama
kadar, bir ay müddet askerlerin gurûbtan (gün batımından) iki saat sonra
camilerde olacak ibadete, teravihe gönderilmesi ve bayramda münâsip mezuniyet
(izin) verilmesi emr ü iş‘âr olunduğunu (bildirildiğini) maa’l-mesâr (sevinçle)
istihbar ettik (öğrendik). Emr-i mezkûrun (adıgeçen emrin) icra olunmadığı
mahal (yer) var ise müftü ve cemaatleri tamim numrusuyla mahallî askerî
kumandanlıklarına müracaat ederlerse, askerlerin her gün mesâil-i diniyesine
(dinî meselelerine) riâyet olunacağı vâreste-i izahtır (izahtan uzaktır).”
Bu kısa haber bize çok önemli bir meseleyi anlatıyor. Bir kere
Müslümanlarda, askerlikte bile olsalar, helâl beslenme ve ibadetini yerine getirme
hassasiyeti görülüyor. İkincisi, Başmüftülük de bu hassasiyete dayanarak devlet
kurumlarından gerekli anlayışı göstermeleerini ve Müslümanların haklarını
sağlamalarını istiyor. Üçüncü olarak da o dönemin hükümetinin bu olaya anlayış
ve titizlikle yaklaşmış olmasıdır.
Bugün neredeyse askerlik kalmadı. Ancak okullarımızda, hapishanelerde,
hastanelerde, hatta köylerdeki sosyal himaye programları kapsamında
Müslümanlara domuz eti yediriliyor. Sağolsun Müslüman Türk halkımızın bir kısmı
da bunu hiç tereddüt şapur şupur yiyor! E, nerde kaldı Müslümanlığımız?
Komünistlerin zorla verdiği hınzırları evine sokmayan Türk halkı, bugün domuzun
etini, yağını, slaninasını, hatta daha bilmem nesini gönül rahatlığıyla nasıl
oluyor da yiyebiliyor?
Bu konuda müftüsüyle, hocasıyla, imamıyla Başmüftülük teşkilâtı olarak
hassasiyet gösterilmeli ve halk bilinçlendirilmelidir. Halkımız da domuz
yemenin “domuzluk” olduğunun farkına varmalıdır artık. Devlet kurumları da eskiden
olduğu gibi anlayışlı tavırlarını, ya da en azından bugünkü Avrupa’nın önde
gelen ülkelerinden Avusturya’nın gösterdiği duyarlılığı sergileyerek
vatandaşlarının, en azından bunu arzu edenlerin, dinî duygularına saygılı olmalıdır.
Zorlama ise kesinlikle olmamalıdır. Bu konuda özellikle önemli bir görevi
üstlenmiş Müslüman ve Türk belediye başkanı, müdür ve muhtarlarımıza büyük
sorumluluk düşüyor.
Salih Deliorman
Коментари
Публикуване на коментар