NE DEM BÂKÎ, NE GAM BÂKÎ…
Doğru inanç, girdiği yeri aydınlatır, oradaki karanlığı uzaklaştırır. İman,
insanda farklı sebeplerle oluşup biriken kara noktaları, negatif enerjiyi
dağıtıp yok eder. İman, insana ümit verir, sabretmeyi öğretir, direnmeyi
aşılar, olumsuzluklara karşı bağışıklık kazandırır.Bazılarının zannettiği gibi insan, tabiatın meydana getirdiği bir maymun
yavrusu değildir. İmanımız bize bunu öğretiyor. İnsanı yaratan Allah’tır. O,
insanın bütün ihtiyaçlarını en iyi bilendir. İnsanı en güzel şekilde yaratan
Hâlik ve Bârî, sınırlı hayatı boyunca ona lâzım olacak şeyleri de yaratmıştır. Yerlerini
de vahiy dediğimiz ilâhî mesajlarıyla bildirmiştir. Allah’ın insanlığa
gönderdiği son vahiy Kur’ân-ı Kerim’dir. O, değişiklik ve bozulmadan tamamen
korunmuş olup kıyamete kadar geçerli tek ilâhî kitaptır. Dolayısıyla onun
reçeteleri kıyamete kadar ortaya çıkacak olan dertlerin devasını taşımaktadır.
Bir ismi de Şâfî (şifa veren) olan Allah’ın mübarek kelâmı, inanan gönüllere
şifa verir, kalplere huzur ve rahmet yağmurları serper. Allah’a ve
gönderdiklerine inanan müminler Kur’ân okumakla şifa bulur. Bu şifa hem maddî,
hem de manevîdir. Kur’ân okuyan insan bilgisizlik, cehalet hastalığından kurtulup
gözleri görmeye, kalbi duymaya başlar. Böylece derdinin devasının nerede
olduğunu anlar. Kur’ân okuyan insan Peygamberimizin sünnetine kulak verir, Onun
ortaya koyduğu kalbin huzurunu kaçıran durumlardan uzak hayat modeliyle
tanışır. Böylece canlı olup sağlıklı yaşamanın, keder ve tasalardan uzak
kalmanın yollarını öğrenir. Başına gelen musibet ve sıkıntılara karşı Eyüp
misali nasıl duracağını bilir.
Yaşamakta olduğumuz çağda hastalıklarımızın çoğunun temelinde insanın
yaratılış gayesinden uzaklaşması, fıtratına aykırı davranması yatar. Oysa Yüce Kur’ân
ve Peygamber Efendimiz bizleri insan fıtratına uygun olana, tabiatımızı
zedelemeyecek bir hayat tarzına davet eder. Bizler de bu çağrıya kulak verip
Peygamberimizin sağlıklı yolundan yürürsek, imanı kuşanarak kalbimize huzuru
taşırız. Kalp huzura kavuştuğunda insanın korku ve üzüntüleri gider; bunun
tersi de doğrudur... Geleceğe yönelik korkuların, bugünle ilgili kuruntuların, geçmişe
dair üzüntülerin kaybolduğu yerlerde mutluluk ve ümit yeşerir, insanlık can
bulur. Ahlâkî güzelliklerle donanıp insan olmak, mutluluğa götüren ufarak
vesileleri bulup etrafa neşe saçmak, Allah’ın varlığına tam manasıyla inanıp
ümidini hiçbir vakit yitirmeden hayat yolculuğunu sürdürmek, insanı dert ve
elemin olmadığı saadet yurdunun kapısına götürür.
Öyleyse şairce söyleyip yaşayalım:
Gamına gamlanıp olma mahzûn!
Demine demlenip olma mağrûr!
Ne dem bâkî, ne gam bâkî! Yâ Hû!..
Vedat S. Ahmed
Коментари
Публикуване на коментар