Пропускане към основното съдържание

Mücadeleci Gazeteci ve Çanakkale Gazisi: MAHMUT NECMEDDİN DELİORMAN

Mücadeleci Gazeteci ve Çanakkale Gazisi MAHMUT NECMEDDİN DELİORMAN (1897-1973)
Bulgaristan Türklerinin kültürel hayatında önemli bir yeri olan Mahmud Necmeddin (Deliorman), ömrünü gazetecilikle geçiren biri olmakla beraber siyasî ve toplumsal faaliyetlerde de bulunan bir şahsiyettir. Görüş ve çalışmaları sebebiyle Bulgaristan’da yaşadığı dönemde farklı tartışmalar içerisinde yer almış aydının kişiliği, eserleri ve fikirlerinin tanınması, Bulgaristan Müslümanları tarihinin daha iyi anlaşılması açısından önem arz etmektedir. 
Mahmut Necmeddin, 1897/1898 yılında Razgrad şehrinde dünyaya gelmiştir. Babası Hâfızoğulları sülâlesinden Ahmed Ağanın oğlu saraç Salih Efendi, annesi ise Kırımlı Hacı Hasan kızı Ayşe Hanımdır. İlk ve orta (rüşdiye) eğtimini doğduğu şehirde alan Mahmut Necmeddin, Balkan Savaşları sonrasında 16 yaşındayken Sofya’ya gitmiş ve orada Türkçe yayınlanan “Tunca”, “Resimli Türk Sadası” ve “Türk Sadası” gazetelerinde stajyer olarak çalışarak haber toplamış, tercüme etmiş ve gazete dağıtımıyla uğraşmıştır. Bu yıllarda Osmanlı Sefareti ile tanışmış, bizzat Askerî Ataşe Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüştür. 
Birinci Dünya Savaşının başlamasından kısa bir zaman sonra Türk ordusuna katılıp Çanakkale cephesine gitmiştir. Bu esnada hastalığa yakalanması sebebiyle İstanbul’a tedaviye gönderilmiş ve iyileşince savaş sonuna kadar İstanbul’da Hilâl-i Ahmer (Kızılay) Cemiyeti ambarlarında görev yapmıştır. Savaş sona erince memleketi Razgrad’a dönen Mahmut Necmeddin, kısa bir zaman “Balkan” gazetesinde yazılar yazıştır. Bu sıralarda Çiftçi Birliği siyasî oluşumu içerisinde siyasete girmiş ve Deliorman’da partinin teşkilâtlanmasında görev almıştır. Ayrıca eğitim ve vakıf konularında hizmetleri olmuştur.
Stamboliyski’nin kurduğu Çiftçi Birliği hükümeti 1923 yılında devirilince aralarında Mahmut Necmeddin’in de bulunduğu bazı şahıslar tutuklanmıştır. Daha sonra 1925 ve 1933 yıllarında da tutuklanmıştır. Mahmut Necmeddin, 1921 yılında Razgrad’da “Deliorman” gazetesini kurmuştur. Gazetenin neşrine 1926 yılında ara verilmiştir, çünkü Razgrad’ın Yonuzlar ve Karakocalar köylerinde 1926 yılında Türklere yapılan mezalimi protesto ettiği için devletin tepkisini çekerek Ziştovi’ye sürülmüştür. Ancak 1926 yılı sonlarında Plevne’ye giderek orada “Mücadele” gazetesini çıkarmış, ertesi yıl ise Mehmet Behcet (Perim) ile “Tuna Boyu” gazetesini neşretmiştir. 
1929 yılında düzenlenen Bulgaristan Türklerinin Birinci Türk Millî Kongresinden sonra yeniden yayın hayatına dönen “Deliorman” gazetesi kongrenin sözcüsü olmuş ve 1933 yılına kadar kendisi tarafından yayınlanmıştır. 1933 yılında yaşanan “Razgrad Mezarlık Hadisesi” ve Kesarevo köyündeki Türklere yapılan silâhlı saldırıları dünya kamuoyuna duyurduğu için Bulgar milliyetçileri ve devletin gözüne batmış, hayatı tehlikeye girdiği için aynı yıl sonlarına doğru Türkiye’ye sığınmıştır. 
Türkiye’ye varınca Deliorman soyadını alan Mahmut Necmeddin İstanbul’a yerleşmiştir. Daha Razgrad’dayken Zehra Hanım ile yuva kurmuş ve Seyfi ile Leylâ adlı çocukları olmuş, sonra ise Mürüvvet Hanım ile evlenerek Süheyl ve Altan adlarında oğulları olmuştur. Çocuklarının ilki hakim, ikincisi öğretmen, üçüncüsü Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanı, sonuncusu da gazeteci ve tanınmış bir tarihçidir. Türkiye’de hayatını gazeteci olarak sürdüren Deliorman, daha 1935 yılında “Milliyet” gazetesi tarafından Sofya muhabiri olarak görevlendirilmiştir. Ancak bu görevi fazla sürmemiştir. Bu yüzden yeniden İstanbul’a gelmiştir. 
Bundan sonraki hayatı, “Balkan”, “Cumhuriyet”, “Hür Nizam”, “Açık Söz”, “Yeni Sabah”, “Demokrat Politika”, “İstiklâl”, “Milliyet”, “Tan”, “Zaman”, “Son Telgraf”, “Vakit”, “Son Dakika”, “Haber”, “Kurun”, “Hergün”, “Bugün”, “Türk Yurdu”, “Milli Işık”, “Tarih Konuşuyor”, “Türk Edebiyatı” gazete ve dergilerinin bazılarında çalışarak, bazılarına dışarıdan yazılar yazarak, “Köy”, “Trakya Postası”, “Balkan Postası”, “Anavatan”, “Türk Görüşü”, “Çağdaş” ve “Türk Dünyası” gibi bazılarını da bizzat yayınlayarak geçmiştir. Birbirinden farklı konularda çok değerli yazılar, yazı dizileri kaleme alan M. N. Deliorman, millî ruha sahip ve Balkanları çok iyi tanıyan bir yazar olarak tanınmıştır. Zaman içerisinde bazı yazılarını kitaplaştırmış, bazı konularda da irili ufaklı müstakil kitap ve broşürler kaleme almıştır. 
Gazetecilik çalışmaları dışında siyasî sahada da boş durmayan M. N. Deliorman, çocukluğundan tanıyıp hayranlıkla izlediği Ethem Ruhi Balkan ile birlikte 1946 yılında komünizme karşı milliyetçi Türkiye İşçi ve Çiftçi Partisini kurmuş, daha sonra ise Nuri Demirağ’ın kurduğu Millî Kalkınma Partisinde görev almıştır. 
Hayatını anlatırken kendisini “Razgrad’da din mücahidi, Plevne’de teşkilâtçı ve Sofya’da komitacı” olarak tanımlayan M. N. Deliorman, ünlü Makedon komitacısı İvan Mihaylov tarafından “Bilgili, yılmaz ve cesur bir Türk mücahidi, Balkan meselelerini en iyi bilen bir aydın” olarak nitelemiştir. 7 Aralık 1973 tarihinde İstanbul’da fânî dünyaya veda eden Mahmut Necmeddin Deliorman’ın cenaze namazı Beyazıt Camisinde kılındıktan sonra naaşı Topkapı Çamlık mezarlığına defnedilmiştir. 
Allah taksiratını affeylesin! 

Eserleri: 
Meşrutiyetten Önce Balkan Türkleri (1942) 
Bulgarya'daki 1.300.000 Türk (1943) 
Balkan Türklerinin tarihi (1943) 
Ruslar Balkanlarda Ne Yapmak İstiyor (1945) 
Makedonyalı Komiteciler Ne Yapmak İstiyor? (1946) 
Balkanlardaki Kızıllar Arasında 60 Gün (1946) 
Sofya Harabelerinden Akdeniz Kıyılarına (1946) 
Boğazlara Doğru Rus Emelleri: Bulgarlar ve Balkanlar (1950) 
 Razgrad Mezarlık Hadisesinde Çanlar Benim İçin Çaldı (1955)
 Nuri Demirağ'ın Hayat ve Mücadeleleri (1957) 
 Bulgaristan Türkleri: Yakın Tarih ve Hatıralar (1972) 

 Vedat S. Ahmed

Коментари

Популярни публикации от този блог

Selvi Boylu Minaresiyle Servi (Sevlievo) ÇOBANOĞLU CAMİSİ

Selvi Boylu Minares iyle  Servi (Sevlievo) Kasabası  ÇOBANOĞLU CAMİSİ “Selvi... Karşıdan görünen sevimli minareleri... Türklerden kalma saat kulesi, köprüsü, hükûmet konağı ile bir Türke daha mûnis, daha muhabbetli gibi görünüyor.” Sözleriyle başlıyor 1923 senesinde “Deliorman” gazetesinde yayınlanan “Razgrad’dan Plevne’ye” başlıklı yazı. Devamında kasabadaki Sultan Abdülaziz devrine ait görkemli taş köprüden, Selim Paşa hayrâtı olan çeşmelerden, 1193/1779-1780’de yapılan saat kulesinden, dört sınıflı Türk mektebinden ve gayretli müftüsü Hâfız Sâbit Efendiden söz ediyor... Aslında Servi/Selvi (Sevlievo) kasabası Koca Balkan’ın hemen hemen eteklerinde bulunan bir Türk yerleşim yeridir. 922/1516 yılından kısa bir zaman önce Türklerin iskân edilmesiyle kurulmuştur. Tabiî, civarda başka Türk köyleri de kurulmuş; Akıncılar, Malkoçlu, Ali Fakih, Çadırlı, Ulûfeci gibi isimler tamamen Türklük, fetih, evlâd-ı fâtihân kokuyor. 1516 yılında 18 hanelik yeni bir Türk yerleşim yeri ...

ADIMIZ....

ADIMIZ...   Geçenlerde bir arkadaşla konuşurken “Gene mi bu ad değiştirme meselesi? Bıraksak bir tarafa bu konuyu...” dedi. Ve kendince haklıydı, çünkü kırk yıllık bir yarayı kaşımak, bu olayları yaşayanları karanlık günlere çeviriyor, nâhoş duygulara sebep oluyordu. Kendisini dinledim... Fakat kendimi de haklı görerek “Unutmamalıyız!” diye cevap verdim ve rahmetli Aliya İzzetbegoviç’in sözünü hatırlattım: “ Ne yaparsanız yapın soykırımı unutmayın, çünkü unutulan soykırım tekrarlanır! ” Siz de şöyle itiraz edebilirsiniz... “Unutmayalım, ama Aliya soykırımdan söz ediyor” diyebilirsiniz... Pek tabiî, bilge adamın soykırım dediğinin farkındayım. Ama bizim adlarımız uğruna yaşadıklarımız da bir nevi soykırım değil mi? Söyleyeceklerimi düşünün biraz... Ve bakmayın siz birilerinin “Soyadönüş Süreci” demesine... Bizim bazı yaşlılarımız o süslü ifadeyi kullanamadığı ya da bilinçli olarak kullanmadığı için onun yerine doğrudan “soykırım” dediğini defalarca duydum. Kaldı ki, Bulgarista...