Пропускане към основното съдържание

KÖTÜ HASTALIKLARDAN SANA SIĞINDIM YA ŞÂFÎ!


KÖTÜ HASTALIKLARDAN SANA SIĞINDIM YÂ ŞÂFÎ!



اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْبَرَصِ وَالْجُنُونِ وَالْجُذَامِ وَمِنْ سَيِّئِ الأَسْقَامِ

“Allâhümme innî eûzü bike mine’l-berasi ve’l-cünûni ve’l-cüzâmi ve min seyyii’l-eskâm!”
“Allahım! Abraş, cünûn ve cüzzamdan ve bütün hastalıkların kötülüklerinden Sana sığınıyorum!”

Başta “Sünen” sahibi Ebû Davûd olmak üzere birçok hadis kaynağında rivayet edilen ve sahih bir hadis olan Peygamberimizin şu sözlerine kulak verelim: “Allahım! Abraş/alaca illetinden, cünûn/aklî rahatsızlıktan, cüzzam hastalığından ve bütün hastalıkların kötülüklerinden Sana sığınıyorum!”
Tarih boyu insanlar farklı hastalıklarla sınanmıştır. Hazreti Eyyub’un düçar olduğu enfeksiyon hastalığının şiddeti karşısında gösterdiği direnç, sabır ve tevekkülü dillere desten olmuştur.
İnsanlar hastalıklara karşı mücadele etmişler, çeşitli deva ve ilâçlara başvurmuşlardır. Peygamber Efendimizin döneminde bunları görüyoruz. Allah Rasûlü de hastalıklarla imtihan edilmiştir. O da tedavi olmuştur. Ama onun anlayışı hasta olduktan sonra tedavi olmaktan ziyade hastalığı önleyici beslenme, hijyen, istirahat tedbirleri almaktan geçiyor. En önemlisi de Peygamber Efendimiz, insanları da hastalıkları da yaratan Allah ile güçlü bir bağ kurmayı öncelemiştir.
Bu dualarında da görüldüğü üzere Peygamberimiz, eski devirlerde insanların sıkça karşılaştığı iki cilt ve bir psikolojik hastalıktan Allah’a sığınmıştır.  Ama sadece onlardan sığınmakla da yetinmeyip var olan ve muhtemelen ortaya çıkacak olan bütün hastalıklardan da sığınmıştır. Çünkü mutlak manada şifayı verecek olan ismi Şâfî olan Allah’tır. Tabiî bunu yaparken tedbir almayı da asla ihmal etmemiştir. Meselâ İmam Buhârî’nin naklettiği şu sözüne bir kulak verelim: “Aslandan kaçar gibi cüzzamdan kaçınız!” Buradaki „cüzzam“ yerine günümüzdeki herhangi bir virüs veya hastalığı koyabiliriz.

Vedat S. Ahmed

Коментари

Популярни публикации от този блог

Selvi Boylu Minaresiyle Servi (Sevlievo) ÇOBANOĞLU CAMİSİ

Selvi Boylu Minares iyle  Servi (Sevlievo) Kasabası  ÇOBANOĞLU CAMİSİ “Selvi... Karşıdan görünen sevimli minareleri... Türklerden kalma saat kulesi, köprüsü, hükûmet konağı ile bir Türke daha mûnis, daha muhabbetli gibi görünüyor.” Sözleriyle başlıyor 1923 senesinde “Deliorman” gazetesinde yayınlanan “Razgrad’dan Plevne’ye” başlıklı yazı. Devamında kasabadaki Sultan Abdülaziz devrine ait görkemli taş köprüden, Selim Paşa hayrâtı olan çeşmelerden, 1193/1779-1780’de yapılan saat kulesinden, dört sınıflı Türk mektebinden ve gayretli müftüsü Hâfız Sâbit Efendiden söz ediyor... Aslında Servi/Selvi (Sevlievo) kasabası Koca Balkan’ın hemen hemen eteklerinde bulunan bir Türk yerleşim yeridir. 922/1516 yılından kısa bir zaman önce Türklerin iskân edilmesiyle kurulmuştur. Tabiî, civarda başka Türk köyleri de kurulmuş; Akıncılar, Malkoçlu, Ali Fakih, Çadırlı, Ulûfeci gibi isimler tamamen Türklük, fetih, evlâd-ı fâtihân kokuyor. 1516 yılında 18 hanelik yeni bir Türk yerleşim yeri olan Niğb

Mücadeleci Gazeteci ve Çanakkale Gazisi: MAHMUT NECMEDDİN DELİORMAN

Mücadeleci Gazeteci ve Çanakkale Gazisi MAHMUT NECMEDDİN DELİORMAN (1897-1973) Bulgaristan Türklerinin kültürel hayatında önemli bir yeri olan Mahmud Necmeddin (Deliorman), ömrünü gazetecilikle geçiren biri olmakla beraber siyasî ve toplumsal faaliyetlerde de bulunan bir şahsiyettir. Görüş ve çalışmaları sebebiyle Bulgaristan’da yaşadığı dönemde farklı tartışmalar içerisinde yer almış aydının kişiliği, eserleri ve fikirlerinin tanınması, Bulgaristan Müslümanları tarihinin daha iyi anlaşılması açısından önem arz etmektedir.  Mahmut Necmeddin, 1897/1898 yılında Razgrad şehrinde dünyaya gelmiştir. Babası Hâfızoğulları sülâlesinden Ahmed Ağanın oğlu saraç Salih Efendi, annesi ise Kırımlı Hacı Hasan kızı Ayşe Hanımdır. İlk ve orta (rüşdiye) eğtimini doğduğu şehirde alan Mahmut Necmeddin, Balkan Savaşları sonrasında 16 yaşındayken Sofya’ya gitmiş ve orada Türkçe yayınlanan “Tunca”, “Resimli Türk Sadası” ve “Türk Sadası” gazetelerinde stajyer olarak çalışarak haber toplamış, tercüm

HASKÖY'DEKİ TARİHÎ ESKİ CAMİMİZ

Hasköy’de Bulunan Adı Üstüne ESKİ CAMİ Bulgaristan’ın güney kısmında bulunan Rodop dağlarının kuzey eteklerinde, Trakya ovasında bulunan Hasköy (Haskovo) şehri, Osmanlı üst düzey devlet yöneticilerinden birinin hası olarak küçük bir yerden büyük bir şehre dönüşmüştür. Edirne’nin fethi ile aynı yıllarda Osmanlı ordusu tarafından fethedilen Çirmen sancağı kapsamındaki yerleşim yerlerinden biridir. Osmanlı idaresinin son yıllarına kadar meşhur panayır yeri Uzunca-âbâd (Uzuncaova)’ya izafeten Uzunca-âbâd-ı Hasköy olarak bilinen yerleşim yeri, bir kaza merkezi olarak önceleri Çirmen ve Silistre sancaklarına, daha sonra da Filibe sancağına bağlanmıştır. Hasköy’ün tam fetih tarihi net olmamakla birlikte 1360’lı yıllarda olduğu tahmin edilmektedir. Bu yöreler, Sultan I. Murad döneminde Saruca Paşa tarafından fethedilmiştir. Bölgenin fethinden sonra bir taraftan imar edilen, diğer taraftan da Anadolu’dan getirilen Türklerle iskân edilen yerleşim yerleri arasında Hasköy de bulunmak