Пропускане към основното съдържание

Bismillâh...


İslâm medeniyetinin bazı kodları, anahtarları vardır. Kelime-i şehadet gibi, ezan gibi, selâm gibi…
Bunlardan birisi de ‘besmele’dir. Yani bir işe Allah’ın adını zikrederek başlamak, her ne olursa olsun Yüceler Yücesinin ism-i şerifini gönülden ve dilden anarak işe koyulmak. Tıpkı merhûm Süleyman Çelebi hazretlerinin Mevlid-i Şerif’e başlarken sadırdan/gönülden gelen duygularıyla satırlara dökerek şâirâne bir ifade ile dile getirdiği gibi:
“Allah adın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işte her kula.

Allah adın her kim ol evvel ana
Her işi âsân eder Allah ona.”
Bir işe başlarken önce bizi yoktan var eden, birçok imkânları sunarak fânî hayatı yaşamak üzere  bizleri dünya sahnesine salan Allah’ın adıyla başlamak, kadirşinaslık, vefakârlık, haddini bilme, geldiği yeri unutmama ve gideceği yerin rotasını belirlemenin ifadesidir. İslâm medeniyetinin bir ferdi olmanın bilinci içerisinde davranmadır. Tabiî, bunun karşılığını Yüce Mevlâ kat kat vermektedir, çünkü O, kendisine doğru bir adım atana iki adım atmakta, yürüyerek gelene koşa koşa gitmekte, bir verene on vermekte, hatta yedi yüz ve daha fazlasını vermektedir. Sözünün evvelinde, işinin başında Allah’ın mübarek adını anan kimseye, herşeyin sahibi olan Allah Teâlâ, yanlış söz söyletmez, altından kalkamayacağı laf ettirmez, işini kolaylaştırır, sonucunu güzelleştirir, kaybetse, zarara uğrasa bile onu hayra çevirir.
Mevlid’in yazarı herhangi bir işe Allah’ın adını anarak, yani ‘besmele’ çekerek başlamanın vücûbiyetini, gerekliliğini, faydasını ve hâsıl olacak kazancı yukarıdaki beyitlerde ifade etmiş bulunuyor. Biz de bunun kıymetini bilerek köşemizin kapısını ‘bismillâh anahtarı’ ile açıyoruz.
Aynı zamanda Sevgili Peygamber Efendimizin şu sözlerini de unutmuyoruz: “Besmelesiz başlayan her iş bereketsizdir.”
Kaleme aldığımız sözlerimizin tesiri, yaptıklarımızın bereketi, hayırların fethi, şerlerin defi için evvelâ ‘bismillâh’ der, selâm ve merhabalarla sizleri selâmlarım.

Коментари

Популярни публикации от този блог

Selvi Boylu Minaresiyle Servi (Sevlievo) ÇOBANOĞLU CAMİSİ

Selvi Boylu Minares iyle  Servi (Sevlievo) Kasabası  ÇOBANOĞLU CAMİSİ “Selvi... Karşıdan görünen sevimli minareleri... Türklerden kalma saat kulesi, köprüsü, hükûmet konağı ile bir Türke daha mûnis, daha muhabbetli gibi görünüyor.” Sözleriyle başlıyor 1923 senesinde “Deliorman” gazetesinde yayınlanan “Razgrad’dan Plevne’ye” başlıklı yazı. Devamında kasabadaki Sultan Abdülaziz devrine ait görkemli taş köprüden, Selim Paşa hayrâtı olan çeşmelerden, 1193/1779-1780’de yapılan saat kulesinden, dört sınıflı Türk mektebinden ve gayretli müftüsü Hâfız Sâbit Efendiden söz ediyor... Aslında Servi/Selvi (Sevlievo) kasabası Koca Balkan’ın hemen hemen eteklerinde bulunan bir Türk yerleşim yeridir. 922/1516 yılından kısa bir zaman önce Türklerin iskân edilmesiyle kurulmuştur. Tabiî, civarda başka Türk köyleri de kurulmuş; Akıncılar, Malkoçlu, Ali Fakih, Çadırlı, Ulûfeci gibi isimler tamamen Türklük, fetih, evlâd-ı fâtihân kokuyor. 1516 yılında 18 hanelik yeni bir Türk yerleşim yeri olan Niğb

Mücadeleci Gazeteci ve Çanakkale Gazisi: MAHMUT NECMEDDİN DELİORMAN

Mücadeleci Gazeteci ve Çanakkale Gazisi MAHMUT NECMEDDİN DELİORMAN (1897-1973) Bulgaristan Türklerinin kültürel hayatında önemli bir yeri olan Mahmud Necmeddin (Deliorman), ömrünü gazetecilikle geçiren biri olmakla beraber siyasî ve toplumsal faaliyetlerde de bulunan bir şahsiyettir. Görüş ve çalışmaları sebebiyle Bulgaristan’da yaşadığı dönemde farklı tartışmalar içerisinde yer almış aydının kişiliği, eserleri ve fikirlerinin tanınması, Bulgaristan Müslümanları tarihinin daha iyi anlaşılması açısından önem arz etmektedir.  Mahmut Necmeddin, 1897/1898 yılında Razgrad şehrinde dünyaya gelmiştir. Babası Hâfızoğulları sülâlesinden Ahmed Ağanın oğlu saraç Salih Efendi, annesi ise Kırımlı Hacı Hasan kızı Ayşe Hanımdır. İlk ve orta (rüşdiye) eğtimini doğduğu şehirde alan Mahmut Necmeddin, Balkan Savaşları sonrasında 16 yaşındayken Sofya’ya gitmiş ve orada Türkçe yayınlanan “Tunca”, “Resimli Türk Sadası” ve “Türk Sadası” gazetelerinde stajyer olarak çalışarak haber toplamış, tercüm

HASKÖY'DEKİ TARİHÎ ESKİ CAMİMİZ

Hasköy’de Bulunan Adı Üstüne ESKİ CAMİ Bulgaristan’ın güney kısmında bulunan Rodop dağlarının kuzey eteklerinde, Trakya ovasında bulunan Hasköy (Haskovo) şehri, Osmanlı üst düzey devlet yöneticilerinden birinin hası olarak küçük bir yerden büyük bir şehre dönüşmüştür. Edirne’nin fethi ile aynı yıllarda Osmanlı ordusu tarafından fethedilen Çirmen sancağı kapsamındaki yerleşim yerlerinden biridir. Osmanlı idaresinin son yıllarına kadar meşhur panayır yeri Uzunca-âbâd (Uzuncaova)’ya izafeten Uzunca-âbâd-ı Hasköy olarak bilinen yerleşim yeri, bir kaza merkezi olarak önceleri Çirmen ve Silistre sancaklarına, daha sonra da Filibe sancağına bağlanmıştır. Hasköy’ün tam fetih tarihi net olmamakla birlikte 1360’lı yıllarda olduğu tahmin edilmektedir. Bu yöreler, Sultan I. Murad döneminde Saruca Paşa tarafından fethedilmiştir. Bölgenin fethinden sonra bir taraftan imar edilen, diğer taraftan da Anadolu’dan getirilen Türklerle iskân edilen yerleşim yerleri arasında Hasköy de bulunmak