Rumeli’nin Hakikî Fâtihlerinden Âlim ve Velî:
SOFYALI BÂLÎ EFENDİ
(XV. asır – 1553)
İnsan-ı kâmil olma yolunda yetiştirdiği yüzlerce halifesi ve manevî eğitim
verdiği binlerce müridi, ardından bıraktığı onun üzerinde eseri, havas ve
avamdan birçok kişiye yönelik yürüttüğü irşadî hizmetleri ile Müslüman ve
gayr-ı müslimlerin saygısını kazanmış olan Sofyalı Bâlî Efendi, sadece
Bulgaristan topraklarında değil, İstanbul ve bilhassa Rumeli topraklarında
önemli bir nüfuza sahip İslâm âlimi ve Allah dostudur. Belgradlı Münîrî’nin
tabiriyle “bu azîzin ahvâl-i âliyeleri vasıftan bîrûn ve etvâr-ı seniyesi hadd
ü tabirden efzûn” olmakla beraber kısaca kendisini tanımaya çalışalım:
Bâlî Efendi, tahminen XV. yüzyılın son çeyreğinde hâlen Kuzey Makedonya’da bulunan
Usturumca (Strumitsa) kasabasında doğmuştur. İlk tahsilini orada görmüş, dinî
ilimleri usulünce tahsil etmek için Sofya’ya gelmiş ve bir müddet kaldıktan sonra
da payitaht İstanbul’a gitmiştir. Orada iyi bir medrese eğitimi alan Bâlî
Efendi kendisini fıkıh, tefsir ve kelâm alanlarında güzel yetiştirdiği daha
sonra yazdığı eserlerinden anlaşılmaktadır.
Bahrü'l-Velâye'de Sofyalı Bâlî Efendinin anlatıldığı sayfa. |
Köstendilli Süleyman Şeyhî’nin ifadesiyle “tâât ü ibâdete müdâvim, âmil ü
âlim ve ulûm-ı zâhir ü bâtında fâyık” olan Bâlî Efendi, zahirî ilimler olarak
ifade edilen temel İslâmî bilgilerini tahsil etmekle kalmamış, nefis terbiyesine,
yani manevî eğitim yoluna da koyulmuştur. Bu noktada yolları Halvetiye
tarikatinin Cemaliye kolunun ikinci şeyhi olan Kasım Çelebi ile kesişmiştir. İstanbul
Çemberlitaş’ta bulunan Atik Ali Paşa Camisindeki Halvetî zaviyesinde irşat
hizmetlerinde bulunan Şeyh Kasım’dan el almış ve şeyhinin vefatına kadar onun
hizmetinde bulunmuştur. Münîrî, Bâlî Efendinin yedi yılını bir mağarada
geçirdiğini ifade etse de bunu büyük ölçüde insanlardan kopuk bir şekilde
halvette, yani manevî terbiye ile meşgul olarak geçirdiğini anlamak gerekir. Bu
terbiye sonucunda Şeyh Kasım’ın en önemli iki halifesinden biri olmuştur. Bâlî
Efendinin İstanbul’daki eğitim hayatının 1505-1520 yılları arasındaki dönemde
olduğunu tahmin etmekteyiz.
Âlim ve edip Şeyh Kasım’dan Halvetî yolunu yayma icazeti aldıktan sonra
Bâlî Efendi bir müddet İstanbul’daki Zeyrek Câmisi bünyesindeki Akşemseddin
Tekkesinde irşat faaliyeti göstermiş ve büyük ilgiye mazhar olmuştur. O
dönemdeki en üst düzeydeki yöneticilerin Halvetî dergâhlarıyla bağları, Zeyrek
Camisi ile Akşemseddin Tekkesinin ilim ve irfan hayatındaki rolü de göz önünde
bulundurulursa, bu ilgiden uzaklaşıp tenhaya çekilme arzurusuyla Bâlî Efendi
Sofya’ya dönüp orasını vatan edinmiş ve ömrünün sonuna kadar hizmetlerini
oradaki zaviyelerinde sürdürmüştür. Önceleri Sofya’nın merkezinde kendi adını
taşıyan zaviyesinde hizmet veren Bâlî Efendi, sonraları Sâlihiye/bugünkü
Knâjevo mahallesinde Vitoşa dağının eteklerinde kurduğu dergâha taşınmıştır.
Farklı kaynaklarda 10 bin ile 12 bin civarında, hatta daha da fazla
müridinin bulunduğu rivayet edilen Bâlî Efendinin, uzun zaman hizmetinde
bulunup zahirî ve batınî ilimleri tahsil ederek kendisinden halkı irşat etme
icazeti alan dörtyüz kadar halifesinin olduğu kaynaklarda zikredilmektedir. Bunlar
arasında temayüz eden halifelerinin başında şunlar gelir: Tatar Pazarcıklı
Helvacı Ömer’in oğlu müfessir Kurt Muhammed Efendi, Sokullu Mehmed Paşanın şeyhi
olan Filibe Ambarlı köyünden müderris ve müellif Nureddinzade Mustafa
Muslihüddin Efendi, Sofyalı alim, fazıl ve şair Süleyman Rusûhî, Vidin’de
hizmet veren Halebli Amâ Bâlî Efendi, Sofya Banyabaşı Camisi yakınlarında
zaviyesi bulunan Şeyh Bayram vs. Kendisi de Halvetî meşrep olan Kanunî
döneminde Bâlî Efendi ve vefatından sonra yerine geçen Kurt Efendinin
gayretleriyle Halvetîlik bütün Balkanlarda etkisi artmıştır. Balî Efendinin
halifeleri birçok yere dağılıp tekkelerde hizmet etmeye başlamışlardır. Meselâ,
Sofya, Pazarcık, Filibe, Samokov, Dupnitsa, Vidin, Nevrokop, Pravadı, Rusçuk
gibi yerlerden başka diğer Balkan ülkelerinde de Bâlî Efendinin etkisi devam
etmiştir. Sofya’daki Kara Caminin inşa edilmesinde, Dupnitsa’daki Şeyh Bâlî
Efendi camisi ve mahallesinin kurulmasında Sofyalı Bâlî Efendinin derin etkisi
görülmektedir.
Vitoşa'nın eteklerinde Sofyalı Bâlî Efendi Tübesi inziva halinde |
Onun halk üzerindeki etkisini Evliya Çelebi’nin anlatımları çok güzel
tasvir etmektedir. Ayrıca vefatından sonra Derbend Çeşmesi yanında, yani bugün
türbesinin bulunduğu Knyajevo mahallesindeki zaviyesine Sofya Kadısı Ali
Kuşçuzâde Abdurrahman Efendi tarafından türbe yaptırılması, Sultan II. Selim
Zigetvar Savaşı dönüşünde vakfına orman ve araziler temlik etmesi, Ekmekçizâde
Ahmed Paşa’nın büyük bir kervansaray yaptırıp dükkânlar vakfetmesi, hamam
yapılması, Budin Mîr-i Mîrânı Maktûl Mustafa Paşa, Kıncı Subaşı, Mesih Voyvoda,
Sofyalı Seyyide Hatice Hatun ve başkalarının para ve mal vakfetmeleri Şeyh
Efendinin etkisini göstermektedir.
Bâlî Efendi, şeriat ile tarikati birleştiren bir düşünce yapısına sahiptir.
Hoşgörülü biri olmakla beraber Sünnî çizgiyi zorlayan, özellikle de siyasî
birtakım hedefleri olan sufilere karşı çıkarak onlarla sert bir mücadeleye
girişmiştir. Ayrıca İslâm toplumunun en önemli dinamiklerinden olan vakıf kurumunu
güçlendirmek için çalışmalar yürütmüş, sağlam zemine oturtulmaları için ilmen
ve siyaseten mücadele etmiştir. Bu bağlamda Kazasker Çivizâde ve onun yakınında
bulunan mülâzımı Şah Çelebi’ye, hatta Vezir-i Azam Rüstem Paşa ve Kanunî Sultan
Süleyman’a mektuplar yazmıştır.
Bâlî Efendinin gönül gözü açık olduğunu bildiren birçok menkıbe
anlatılmaktadır. Bunlar arasında Kanunî’nin Zigetvar savaşında dünyaya
gözlerini yumup oraya defnedileceğini işaret eden keşfi de kaynaklarda
anlatılmaktadır.
2019 yılı Bâlî Efendi Türbesini ziyaret eden Sofya Türklerinden bir grup |
Arşiv belgeleri, Evliya Çelebi’yi doğrulayarak Bâlî Efendinin yörükler
üzerinde etkisini göstermektedir. Ayrıca Hacı Musa ve Orhan isminde kardeşleri
ve İshak isminde oğlu olduğu anlaşılmaktadır.
Tercüme-i Şakâik müellifi Mecdî Efendiye göre, Bâlî Efendi, hicrî 25 Safer
960 / milâdî 10 Şubat 1553 tarihinde Cuma namazı vaktinde Salâhiye/Knyajevo’da
vefat etmiş ve oradaki külliyesine defnedilmiştir. Evliya Çelebi’nin naklettiği
mezartaşı yazısının son mısrasında ebced hesabıyla verilen tarih de bu bilgiyi
doğrulamaktadır.
Defnedildiği yer zamanla Bâlî Efendi Köyü olarak adlandırılmış olup oradaki
külliyesinin 1881 yılına kadar çalıştığı ve bu yıllarda Mustafa Efendi isminde
bir zatın postnişin olduğu bilinmektedir. Fakat cami ve tekke bundan sonra
(muhtemelen 1886 yılında) yıkılmış ve aynı yere bir kilise yapılarak 1893
yılında resmen açılmıştır. Ancak türbe zaman içerisinde birkaç defa yangın
geçirmesine ve defalarca tamir edilmesine rağmen günümüze kadar ayakta
kalabilmiştir.
Bu arada Sultan Abdühamid’in tahta cülûsunun 25. yılı münasebetiyle Bâlî
Efendi Türbesi tamir edilip Mayıs 1901’de Türk milletvekillerinin katılımı ve
Sofya Müftüsünün dua okumasıyla resmî açılışı yapılmıştır. Onun Sofya’da ikamet
eden ve 1944’te vefat eden oğlu Şehzade Abdülkadir Efendi de vefatından kısa
bir zaman önce türbeyi tamir ettirmiştir. En son tamir ise 2005 yılında bir
grup işadamı tarafından yapılmıştır.
Şeyh Efendinin türbesi eskiden çok ziyaret edilen bir makamdır. Eskisi
kadar olmasa da bugün de ziyaret edilmektedir. Bakımını Sofya Bölge Müftülüğü
yapmaktadır.
Vedat S. Ahmed
Коментари
Публикуване на коментар