Пропускане към основното съдържание

HİLÂLİ GÖRME DUASI


HİLÂLİ GÖRME DUASI

Resim: Wikipedia



اللَّهُمَّ أهلّهُ عَلَيْنَا بِاليُمْنِ وَالإِيمَانِ، وَالسَّلاَمَةِ وَالإِسْلاَمِ، رَبِّي وَرَبُّكَ اللَّهُ

“Allâhümme ehhilhü aleynâ bi’l-yümni ve’l-îmân, ve’s-selâmeti ve’l-islâm, 
Rabbî ve Rabbükâllâh!”

“Allahım! Hilâli üzerimize bereket, iman, esenlik ve İslâm ile doğur. 
Ey hilâl! Benim Rabbim de senin Rabbin de Allah’tır.”

Büyük hadis alimlerinden İmam Tirmizî, Sünen adlı hadis külliyatında naklettiğinde göre, daha dünyada iken cennetle müjdelenen on bahtiyar kişiden biri olan Talha bin Ubeydullah’ın torunu Bilâl bin Yahya dedesinden bir hadis rivayet etmiştir. Yani Peygamber Efendimizin dilinden dökülen me’sur bir duayı, bir yakarışı ifade eden derin anlamlı sözleri Hazreti Talha duymuş, oğlu Yahya ondan, torunu Bilâl de babasından duyarak bizlere aktarmıştır.
Bu özlü sözlerde öncelikle Peygamber Efendimizin aya, hilâle ve dolayısyla cansız varlıklara yaklaşımı söz konusudur. Bütün canlı varlıklar olduğu gibi, cansız varlıklar da Allah’ı varlığına işarettir. Onlar da birer ayettir. Ayrıca Kur’ân-ı Mecid’in ifadesiyle “Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder; O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız. O halîmdir, bağışlayıcıdır.” (el-İsrâ, 17/44). İşte bu ayette işaret edilen “onların tesbihini anlayamama” sırrını Peyagamber Efendimiz aşmıştır. O yüzden hilâli muhatap alarak bu güzel ve anlamlı duayı yapmıştır.
Hilâlin görünmesi önemli bir olaydır. Biz, Müslümanlar hilâle, aya göre hayatımızı düzenleriz. Aylarımızı, yıllarımızı, hatta günlerimizi ona göre hesap ederiz. Bundan da öte Allah’a kulluğumuzu ifade eden oruç, hac, zekât gibi başlıca ibadetlerimizi de hilâli gözetmek suretiyle, ay hesabıyla yapmaktayız. Dolayısıyla ayın bizi Rabbimize yaklaştıran bir özelliği vardır.
Geleneğimizde ayın ayrı bir yeri vardır. Allah’ı simgeleyen hilâl, Müslümanlığın, İslâm’ın, Türklüğün sembolüdür. Her iki kelime (الله - هلال) Arapça/Osmanlıca olarak yazıldığında aynı altı harften meydana gelmektedir. Bu da ayrı bir anlam taşımaktadır. Derin anlamlar yüklü hilâl bu sebepten dolayı bizim sevgilimizdir, kızımızın adıdır, mezartaşımızın süsüdür, minaremizin ve kubbemizin alemidir, Türk ve İslâm milletinin bayrağıdır.
Ay, bize güzellikleri hatırlatır, sevgilimizi, Rabbimizi çağrıştırır, gönlümüzü ferahlatır, taptaze duygular aşılar. Gökteki hilâl yarından umuttur. O yüzden onu görünce sevinir, şükrederiz. Kaybolunca hüznlenir, tutulunca dua ve niyazda bulunur, husuf namazı kılarız. Bütün bunlar Peygamber Efendimizin hilâle yaklaşımından esinlenir. Küçüklükte öğrendiğimiz şu sözler de nakış nakış dokunan Peygamber sevgisine işaret etmez mi?
Ay gördüm Allah
Âmentü billâh
Ay mübarek olsun
Elhamdülillâh
Ne güzel ve samimî sözler!
Rabbim bizim gecelerimizi aydınlatarak havaya loşluk katıp bizim manevî direncimizi arttırdığı hilâlle birlikte hanelerimizde bereketi, kalbimizde imanı, dünya ve ukbamızda selâmeti, hayatımızda da İslâm’ı eksik etmesin!

Vedat S. Ahmed


Коментари

Популярни публикации от този блог

Selvi Boylu Minaresiyle Servi (Sevlievo) ÇOBANOĞLU CAMİSİ

Selvi Boylu Minares iyle  Servi (Sevlievo) Kasabası  ÇOBANOĞLU CAMİSİ “Selvi... Karşıdan görünen sevimli minareleri... Türklerden kalma saat kulesi, köprüsü, hükûmet konağı ile bir Türke daha mûnis, daha muhabbetli gibi görünüyor.” Sözleriyle başlıyor 1923 senesinde “Deliorman” gazetesinde yayınlanan “Razgrad’dan Plevne’ye” başlıklı yazı. Devamında kasabadaki Sultan Abdülaziz devrine ait görkemli taş köprüden, Selim Paşa hayrâtı olan çeşmelerden, 1193/1779-1780’de yapılan saat kulesinden, dört sınıflı Türk mektebinden ve gayretli müftüsü Hâfız Sâbit Efendiden söz ediyor... Aslında Servi/Selvi (Sevlievo) kasabası Koca Balkan’ın hemen hemen eteklerinde bulunan bir Türk yerleşim yeridir. 922/1516 yılından kısa bir zaman önce Türklerin iskân edilmesiyle kurulmuştur. Tabiî, civarda başka Türk köyleri de kurulmuş; Akıncılar, Malkoçlu, Ali Fakih, Çadırlı, Ulûfeci gibi isimler tamamen Türklük, fetih, evlâd-ı fâtihân kokuyor. 1516 yılında 18 hanelik yeni bir Türk yerleşim yeri olan Niğb

Mücadeleci Gazeteci ve Çanakkale Gazisi: MAHMUT NECMEDDİN DELİORMAN

Mücadeleci Gazeteci ve Çanakkale Gazisi MAHMUT NECMEDDİN DELİORMAN (1897-1973) Bulgaristan Türklerinin kültürel hayatında önemli bir yeri olan Mahmud Necmeddin (Deliorman), ömrünü gazetecilikle geçiren biri olmakla beraber siyasî ve toplumsal faaliyetlerde de bulunan bir şahsiyettir. Görüş ve çalışmaları sebebiyle Bulgaristan’da yaşadığı dönemde farklı tartışmalar içerisinde yer almış aydının kişiliği, eserleri ve fikirlerinin tanınması, Bulgaristan Müslümanları tarihinin daha iyi anlaşılması açısından önem arz etmektedir.  Mahmut Necmeddin, 1897/1898 yılında Razgrad şehrinde dünyaya gelmiştir. Babası Hâfızoğulları sülâlesinden Ahmed Ağanın oğlu saraç Salih Efendi, annesi ise Kırımlı Hacı Hasan kızı Ayşe Hanımdır. İlk ve orta (rüşdiye) eğtimini doğduğu şehirde alan Mahmut Necmeddin, Balkan Savaşları sonrasında 16 yaşındayken Sofya’ya gitmiş ve orada Türkçe yayınlanan “Tunca”, “Resimli Türk Sadası” ve “Türk Sadası” gazetelerinde stajyer olarak çalışarak haber toplamış, tercüm

HASKÖY'DEKİ TARİHÎ ESKİ CAMİMİZ

Hasköy’de Bulunan Adı Üstüne ESKİ CAMİ Bulgaristan’ın güney kısmında bulunan Rodop dağlarının kuzey eteklerinde, Trakya ovasında bulunan Hasköy (Haskovo) şehri, Osmanlı üst düzey devlet yöneticilerinden birinin hası olarak küçük bir yerden büyük bir şehre dönüşmüştür. Edirne’nin fethi ile aynı yıllarda Osmanlı ordusu tarafından fethedilen Çirmen sancağı kapsamındaki yerleşim yerlerinden biridir. Osmanlı idaresinin son yıllarına kadar meşhur panayır yeri Uzunca-âbâd (Uzuncaova)’ya izafeten Uzunca-âbâd-ı Hasköy olarak bilinen yerleşim yeri, bir kaza merkezi olarak önceleri Çirmen ve Silistre sancaklarına, daha sonra da Filibe sancağına bağlanmıştır. Hasköy’ün tam fetih tarihi net olmamakla birlikte 1360’lı yıllarda olduğu tahmin edilmektedir. Bu yöreler, Sultan I. Murad döneminde Saruca Paşa tarafından fethedilmiştir. Bölgenin fethinden sonra bir taraftan imar edilen, diğer taraftan da Anadolu’dan getirilen Türklerle iskân edilen yerleşim yerleri arasında Hasköy de bulunmak