Bu dünyayı kuran Mimar/ne hoş sağlam temel atmış
İnsanlığa ibret için/kısım kısm kul yaratmış
Evet, insanlar farklı yaratılmış Allah tarafından. Bunda mutlaka bir hikmet
var, türlü hikmetler var. İnsandan beklenen de bu farklılıkları krize değil,
fırsata dönüştürmektir.
İnsanı hem diğer varlıklardan hem de hemcinslerinden farklı kılan aklıdır.
Allah insandan aklını kullanmasını ister. Ama bir gerçek de şudur ki, akıl
kolay kolay sınır tanımaz. Öylseyse sadece bundan dolayı bazı çelişkiler,
çatışmalar yaşanabilir; bu da normaldir. Müsâdeme-i efkârdan bârika-i
hakikat doğar sözü bunun sonucu olsa gerek. Hakikatin peşinde gidenler, hak
ve hakikati en üstün tutanların hali budur. Farklılıklar doğaldır, fikirlerin
çarpışması önümüzü açacak aydınlığa işarettir, biraz tartışmalı da olsa ihtilâf
rahmettir… Hatta İmam Gazalî’ye göre, hakkı
aramak için yapılan tartışma farz-ı kifâyedir. Elhak, doğrudur. Bunu böyle
kabul eden güzel dinimizden hareketle ulemâmız farklı dönemlerde ilm-i ihtilâf
ve hilâfiyat gibi metodolojiler, objektif kriterlere dayalı ilimler oluşturmuş,
bu konuda onlarca eser kaleme alınmıştır.
Ancak teoriden pratiğe döndüğümüzde, etrafımıza bir göz attığımızda
durumların pek de o kadarla kalmadığını gösteriyor. Genele değil de biraz bizim
bahçeye, İslâm dünyasına baktığımızda çok vahim bir tabloyla karşılaşmaktayız.
Hem içten, hem de dıştan bir tefrika, parçalanma, partizanlık söz konusu. 73
fırka meselesi malûm, kime sorsan kendisi “nâciye”den... Sünnî-şiî,
selefî-mutezilî-matüridî-eşarî, hanefî-şafiî-hanbelî, tarikat-cemaat gibi
bölünmeler yaşanmış ve yaşanıyor içten içe…
Bir de dışarıdan yapılan radikal
İslâm, ılımlı İslâm, İslâmcı İslâm, tekfirci İslâm, siyasal İslâm, cihadçı İslâm,
geleneksel İslâm, Arap İslâmı, Türk İslâmı, Avrupa İslâmı, light İslâm, liberal
İslâm türünden nitelemeler... Biz kusur kalır mıyız? Ne de olsa patriyotuz, al
sana bizden de “bılgarski İslâm”!...
Dışarıdan güçlü bir müdahale var. Eyvallah... Ama içeride pürüz, çürüklük
ve hıyanet olmadıkça dışarıdan gelenler bir kaleyi hiç de kolay alamaz... Bu da
bir gerçektir.
Öyleyse şunu açıkça ortaya koyalım: İlk nesil Müslümanlarda ihtilâf vardı, hakkı bulma ve ilim hususunda
yardımlaşma hedefi güdenler doğruyu yaptı. Ancak heşeyin bir kuralı olduğu
gibi, tartışmanın da nitelikli ve verimli olabilmesi için belirli şartları taşıması
gerekir. Yine İmam Gazâlî’nin deyimiyle söylersek, müctehid olmayanın yaptığı
tartışmaların bir faydası da yoktur. Zira kendisine bir şey sorulduğunda uyduğu
kişi veya grubun görüşünü nakleder. Ayrıca işin temelinde hakikati aramak
olmalı, hatta hakikatin karşı tarafta olması arzu edilmelidir. Aksi takdirde
tartışmak caiz değildir. Düsturumuz bu olmalı, bu yolda olmayanlardan da uzak
durulmalı.
Bir de şu soruyu her zaman kendimize sormalıyız: Fitneye savaş açmış olan
İslâm’ın içerisinde nasıl olur da fitne barınır? Fitne İslâmî değilse, ki
değil, fitne üreten akımlar nasıl İslâmî olabilir mi? Fitne üreten
Müslümanların Müslümanlığı kaç karattır?
Vedat S. Ahmed
Коментари
Публикуване на коментар