Bugün cihânın taht-ı tasdîkinde (doğrulanan), ve yaşamakta olan bir hakîkat var ise, o da seciye, mâzî sâhibi bir milletin kolay kolay öldürülemeyeceğidir. Son zamânda bu hakîkatin timsâl-i zî-hayâtı (canlı örneği) nâmuslu Türkler oldu. Bugün Türküm diyen her ferd-i millet öldüğüne, ezildiğine gam yemez, zîrâ târihin cihân için musîbetler saçan bir devrinde, en medîd ve kahhâr felâketlerle ezildiği hâlde Türkün nâm u nâmûsu bir daha yükseldi. Bir derecede ki mâzîsinin celâl-i şân ü rifatiyle müvâzenet peydâ eyleyen (şan ve yükselişinin büyüklüğü ile denge meydana getiren) manevî bir kuvvet şeklinde cihâna misâl-i ibret oldu. Bilâ-istisnâ herkes, muvâfık, muhâlif, “Âferîn Türklere!” diyorlar. Asya’nın ve Trakya’nın göbeğinde bir avuç Türk, bütün dünyâyı meşgûl etmekte, bütün Avrupa’yı düşündürmektedir. Diğer mağlûplar gibi Türklere de birtakım ağır sulh şerâiti teklif ediliyor. Fakat şerâit-i sulhiyenin (barış şartlarının) kabûlü yerine bu bir avuç millet nâmusla ölmeyi tercih etm...
Haber - Güncel - ِAraştırma - Yorum - Edebiyat & Новини - Актуално - Изследвания - Коментари - Литература